İslam dünyasının 3. inkişafı mümkün mü?

Bayram sükûneti ile günlük siyasi mülahazalardan uzak bir yazı kaleme almak istedim. Bayram günlerinde nostalji üzerine bir şeyler karalamak keyifli olabilir. Zihnimi yokladım; bizdeki sistem geriye çalışmıyor. Zihinsel yapımın daha çok geleceğe dair fikir ve düşüncelerle hercümerç olduğunu fark ettim.

Özbekistanlıların gündemde tuttuğu bir tartışma var. İslam’ın birinci Rönesans’ı Hicrî birinci asırda Bağdat ve Buhara’da, Maveraünnehir’de gerçekleşen inkişaf; ikincisi ise Endülüs inkişafıdır. Selçuklu Devleti’nin oluşturmuş olduğu özgün düşünce iklimi ve Osmanlı Devleti’nin kurumsal altyapısı da değerlendirmelere konu edinmiş. Geçmişin analizi yapıldıktan sonra, İslam dünyasının üçüncü Rönesans’ının mümkün olduğu ve bunun Maveraünnehir merkezli olacağı öngörülmüş.

Batı medeniyetinin kodlarının çözüldüğü, sömürge imparatorluğunun bütün dünyayı zapturapt altına alan korkunç kuşatıcı döneminin zayıfladığı bu günlerde, İslam medeniyet düşüncesinin bir alternatif olarak değil, insanlık için yeni bir nefes olarak gündem olması mümkün.

Basitçe, Batı sömürgeciliği birinci yüzyıl boyunca topraklarımızı işgal etti; ikinci yüzyılda ise kültür emperyalizmi ile Batı dışı bir oluşumun imkânsızlığını bütün zihinlere zerk ederek büyük bir çaresizlik üretti.

İslam ülkelerinin yenilmiş halkları olarak bizler, iki yüzyıldır işgale uğramışlık, kaybetme psikolojisi ve Batı’nın üstünlüğüne karşı çaresiz söylemlerle yaşadık.

Batı’nın mutlak üstünlüğü karşısında hiçbir zaman sömürgeye teslim olmayan, kendi tarihine, dinine, kültürüne inanan mazlum kalabalıklar ve bu mazlum milletlere öncülük eden kanaat önderleri bulunmuştur.

En zor zamanlarda verilen mücadele, birçok devlet yönetiminde Batı değerlerine tapmayan, kendi milletinin gelecek arayışının peşinde olan liderlerin başa gelmesini sağladı. Bu büyük direnişin en önemli örnekleri Türkiye’de Sayın Cumhurbaşkanımız, Malezya’da Sayın Başbakan Enver İbrahim’dir.

Özbekistan’da konuşulan İslam’ın üçüncü Rönesans’ı, ülkemizde ilan edilen “Türkiye Yüzyılı” ile geçmişin acılarıyla yaşamak yerine geleceğe dönük bir vizyon oluşturmanın imkân dâhilinde olduğunu kavramak açısından oldukça kıymetlidir.

Tacikistan’da karşılaştığım bir Buhara tarihçisine göre, İslam’ın daha birinci asrında Müslümanlar bu coğrafyaya geldiğinde, kısa zaman içerisinde fıkıh, tefsir, hadis, astronomi, matematik, felsefe, mantık ve tasavvuf alanlarında büyük âlimler bu bölgeden çıkmıştır. İslam’ın neşvü nemâ bulması ve yeryüzünün tüm bölgelerine yayılmasının zemini oluşturulmuştur.

Buhara tarihçisi şöyle dedi:

“Bugün dünyada kozmopolitlikle anılan ülkeler ve şehirler vardır. Şehirler açısından Londra, Paris, New York, İstanbul vb… O dönemde kozmopolit bölge bu bölgeydi. Başta Buhara olmak üzere Maveraünnehir, paganların, Yahudilerin, Hristiyanların ve Uzak Asya dinlerinin ve kültürlerinin yaşadığı havzaydı. Bütün kültürler, bütün dinler bu bölgede yaşıyordu. Müslümanların bu bölgeye gelişiyle birlikte, bu kozmopolit kültür ortamında İslam biliminin gelişmesi fazla zaman almadı. Bağdat ve Buhara, insan bilimi ve kültürünün kalesi oldu.”

Bin yıl önce Maveraünnehir’de mayalanan Müslümanlar batıya doğru yola çıktılar. Batıya doğru akan nehir, ordular, devletler, halklar şeklindeydi.

Bugün “Türkiye Yüzyılı” bu milletin sefere çıkma arzusudur.

Bin yıl önce sefere çıkarken, bir milleti millet yapacak tevhid ilkeleri, topluma önderlik edecek güçlü kanaat önderleri, büyük komutanlar, İslam âlimleri, büyük fıkıhçılar, büyük tefsirciler, ünlü matematik ve astronomi bilginleri, büyük mutasavvıflar ki bugün Avrupa’nın içlerine kadar varmış ve oralarda türbeleri bulunmaktadır…

İnançlı, ahlaklı, hukuka uygun yaşayan; bütün bu meziyetlerinin yanı sıra Türk adet ve gelenekleri ile İslam’ın ruhunun iç içe geçtiği kimlikli şahsiyetlerin varlığı, bizi bu topraklarda bin yıl yaşattı, var etti.

Bugün yeni bir sefere hazırlanırken, iman, bilgi, ahlak, adalet ve donanım konusunda Maveraünnehir iklimini önce İstanbul’da, sonra Buhara’da, Bağdat’ta, Şam’da, Kahire’de oluşturacağız. Sonra büyük sefere çıkacağız ki seferin ömrü uzun olsun.

Bir işin adı konulduğu zaman gerisi gelir; bizim milletin kervanı yolda toparlamak gibi bir âdeti var.

Büyük İskender, Rusya ve Afganistan’da yenilgiye uğradı. Batı medeniyeti, Gazze’de kendi intiharını gerçekleştirdi. İnsanlığın yeni bir adalet devletine ihtiyacı var.

Ve bu devlet, sapık din ve ideolojilerden teşekkül etmemeli.

Elbette ki tevhid ve nübüvvetten ilham alacak.

Related Posts

Çeyrek altın yükseldi!

İran-İsrail gerilimi ile sıçrayarak yeni zirveyi zorlayan altın fiyatlarında, geçtiğimiz hafta dalgalı bir seyir hakimdi. Ara ara düşen fiyatlar zirveyi zorlamasa da yükselişe geçti. Altın geçen haftayı düşüşle kapattı. Alım-satım yapacaklar altın …

Enflasyon gelirleri tırpanlarken, yılın ikinci yarısı için verilen artış oranları tepki çekti: ‘Rakamlar yalan, sefalet gerçek’

Enflasyon, emekçi ve emeklilerin gelirlerini eritti. Memur ve emekli maaşları 6 aylık kaybı bile telafi etmedi. En düşük emekli aylığı açlık sınırının altında kalırken, emek örgütleri TÜİK ve Çalışma Bakanlığı önünde meydanlara çıktı.

Akaryakıt devi krize dayanamadı! Hisselerini sattı

29 ilde şubeleri olan Euroil akaryakıt firması hisselerinin yüzde 20’sini devretti. Devir işlemi 120 milyon TL karşılığında tamamlandı

Bakan Kacır: “Proje başına 2 milyon liraya kadar destek vereceğiz”

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye Sosyal Kapsayıcı Yeşil Geçiş Projesi (SOGREEN) kapsamında 15 kalkınma ajansının yaklaşık 600 milyon lira tutarındaki teklif çağrılarını ilan ettiğini ve bakanlık olarak proje başına 2 milyon liraya kadar destek vereceklerini söyledi.

CHP’li Ağbaba’dan ‘emekli zammı’ açıklaması: ‘Bu emekliye ‘öl’ demekten başka bir şey değil!’

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Temmuz ayında yapılacak emekli zammına ilişkin yaptığı açıklamada, 2 bin 500 TL civarındaki zammın yetersiz olduğunu belirterek, “Bu emekliye ‘öl’ demekten başka bir anlama gelmiyor” dedi. Ağbaba, kök maaşların asgari ücrete eşitlenmesi gerektiğini vurguladı.

Kimya sektörü 2,6 milyar dolarlık ihracatla zirvede

İstanbul Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (İKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Adil Pelister, kimya sektörünün ihracatının haziranda yüzde 18 artarak 2,6 milyar dolara ulaştığını açıkladı.